Premiumcuyuz - Ücretsiz Premium Hesaplar

Tam Versiyon: Türk Tabipleri Biliği 62. Büyük Kongresi
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin kendi sorunlarını bırakarak Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın sorunları ile ilgilendiğini belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir ülkesi, hiçbir yönetimi batının egemen güçlerinin taşeronlüğünü üstlenmemiştir" dedi.

Türk Tabipleri Birliği 62. Büyük Kongresi'ne katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kongreye katılmaktan dolayı mutlu olduğunu dile getirdi. Türkiye'ye bir karamsarlığın egemen olduğunu düşündüğünü belirten Kılıçdaroğlu, bu karamsarlığa karşı kendilerinin daha yürekli ve daha dirençli olmaları gerektiğini düşündüğünü belirtti. Kendilerinin kitabında karamsarlığın olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Karamsarlığa teslim olmak bir aydına yakışmaz. Aydın, Türkiye'de sorumluluğu üstlenen, Türkiye'de aydınlanmayı, cesareti üstlenen ve halkı cesaretlendiren kişi demektir. Eğer siz karamsarlığı egemen kılarsanız, çaresizliği egemen kılarsınız. Oysa hiçbir toplumda çaresizlik yoktur. En ağır koşullarda bile çözüm üretmek mümkündür. Bir Türkiye düşünün baroları, üniversiteleri, sendikaları, sivil toplum örgütleri suskun… Böyle bir Türkiye içinde konuşan bir meslek örgütü var. Buda Türk Tabipler Birliği…Bütün baskılara rağmen, bütün olumsuz konuşmalara rağmen Türk Tabipler Birliği saygın bir yerde, demokrasinin olması gereken bir yerde duruyor. Özgürce konuşabiliyor. Bütün baskılara rağmen konuşabiliyor. Bütün meslek kuruluşlarına bir çağrı yapıyorum. Türk Tabipler Birliği'ni örnek almasını istiyorum" dedi.

Türk Tabipler Birliği'nin 17 Nisan 2012 tarihinin bundan sonra önemli bir dönüm noktası olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu tarihin Dr. Ersin Arslan'ın katledildiği tarih olduğunu söyledi. Arslan'ın altı çocuklu bir ailenin üniversitede okuyan tek çocuğunu olduğunu ve babasının marangoz olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "Öldürülmeden önce bir ameliyattan çıkmıştı. Ağır bir bedel ödedi. Şiddete maruz kaldı ve yaşamını yitirdi. Bunun üzerine Türk Tabipler Birliği başta olmak üzere bütün sağlık örgütleri ve çalışanları bir yürüyüş yaptılar. Bunu kınamak için yürüyüş yaptılar. Bir demokraside olması gereken gibi yürüyüş yaptılar. Acıyı topluma anlatmak istiyorlardı. Bir hekim düşünün bütün hayatını insanın sağlığı için endekslemiş düşünün… Mesleği bunun üzerine… Bir arkadaşları katlediliyor, hangi görüşten olursa olsun bütün sağlık çalışanları birleşiyorlar ve yürüyüş yapıyorlar. Olması gereken bir şeyi yapıyorlar. Sonra ne oluyor. Bu ülkenin Başbakanı Katar ziyareti dönüşünde söylediği cümle şu; 'Dr. Ersin Arslan'ın ardından yapılan yürüyüşü kınıyorum.' Oldu mu? şimdi bu… Demokrasilerde bir Başbakan böyle söyleye bilir mi? Bu Dr. ne yaptı. Dakikalar önce ameliyattan çıktı. Şiddete maruz kaldı ve öldürüldü. Onu öldüren 17 yaşındaki çocuğu bile niçin öldürdüğünü bilmeden sırf yürüyüş yaptıkları için, sırf bu olayı kınadıkları için Türk Tabipler Birliği başta olmak üzere bütün sağlık çalışanları kınanıyor. Bu olmaz arkadalar, demokrasilerde bu tür bir anlayışın yeri yoktur. Eğer siz bir olayı protesto etmek için yürüyüş yapan bir kitleyi kınamaya kalkarsanız o ülkede ben demokrasiyi savunuyorum, demokrasiyi getireceğiz, demokrasi var bizim ülkemizde bunu dünyanın hiçbir ülkesine anlatamazsınız" diye konuştu.

"SIRTIMIZI SIVAZLAYANLAR UÇAK DÜŞTÜKTEN SONRA SESİ SOLUĞU KESİLDİ"

Türkiye'de ciddi sorunların var olduğunu ve Türkiye'nin kendi sorunlarını bırakarak Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın sorunları ile ilgilendiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin kendi sorunlarını bıraktığını ve başka ülkelerin sorunları ile ilgilendiğini kaydetti. "Suriye'de demokrasi yokmuş. Suriye'ye demokrasi gelsin diye gidiyormuşuz. Dön kendi ülkene bir bak bakalım. Senin ülkende demokrasi var mı?" diye konuşan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bu ülkede demokrasi var mı? Aydınlar içeride, sendikacılar içeride, sabahın köründe evi basarsın, insanları sorgusuz sualsiz alırsın, yazarları atarsın, yüze yakın gazeteci hapiste, üniversite öğrencileri hapiste, 4 bin öğrencinin okulla ilişkisi kesilmiş. Efendim biz gidip Suriye'ye demokrasi götüreceğiz. Israrla söyledim gene söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir ülkesi, hiçbir yönetimi batının egemen güçlerinin taşeronlüğünü üstlenmemiştir. İlk kez bu coğrafyada batının egemen güçlerinin sesiyle biz Ortadoğuya sesleniyoruz. Biz kendi bölgemizde huzur istiyoruz. Bu bölgede savaş istemiyoruz. Savaşın maliyetini biliyoruz. Uzağa gitmeye gerek yok. Irak gözümüzün önünde… Irak'a bakalım… 1,5 milyon insan öldürüldü orada. Binlerce kadına tecavüz edildi. Bu maliyeti görmeden egemen güçlerin Ortadoğudaki taşeronlüğüne soyunmamamız lazım. Taşeron diyince kızıyorlar. Taşeronlük bir meslektir. Taşeron başkasının işini yapmaktır. Sırtınızı sıvazlıyorlar. Bakın Suriye gibi. Hala pek çok sorunun cevabını almış değiliz. Batılı basından öğreniyoruz gerçekleri. Suriye konusunda hepimizin çok dikkatli olması lazım. Uçağımız düşürüldü sırtımızı sıvazlayanların sesi soluğu kesildi. Siz girin diyor, siz savaşın diyorlar. Siz kahramansızınız diyorlar. Sadece bumu hayır. Malatya'ya füze kalkanı kurdurduk. Önce geldiler kurdular. Şimdi diyorlar ki, o füze kalkanını savunmak için bizden 4 milyar dolarlık silah almanız lazım diyorlar. Bu ülkede işsizlik var. Yoksulluk var bu ülkede. 4 milyar dolara onların kalkanını mı? koruyacağız biz. 4 milyar dolar az paramı…"

'POLİSLERE RAPORU VEREN HEKİMLERİ ASLA VE ASLA HEKİM OLARAK GÖRMÜYORUM"

Türk hekimlerinin çok zor şartlar altında hizmet verdiklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Yeri ve zamanı gelince kurallara aykırı çalışan hekimlere en sert şekilde eleştirilmesini isteriz. Eğer bu eleştiriyi de yaparsanız toplum nezninde çok güzel bir noktada kendisinizi ifade etmiş olursunuz. İstanbul'da bir olay oldu… Polisler bir yurttaşı öldüresiye dövdüler. Olay savcılığa ve yargıya intikal etti. İfadeler alınacak. Polisler gittiler doktordan rapor aldılar. Ellerimiz incinmiş diye ve bu raporu veren hekimleri asla ve asla hekim olarak görmüyorum. Kimse kusura bakmasın. 12 Eylül zindanlarında da işkencelerden geçirilmiş pek çok insana sağlam raporu verdiler. Bunlar hekim değildir. Hekim farklı bir şeydir. İnancı ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun herkese eşit davranmak zorundadır. Hekim insana insan olduğu için bakmak durumundadır. Öyle bir vuracaksın ki

elin yarılacak götüreceksin bunu mahkemede delil olarak göstereceksin. Olmaz… Bu doğru değil ve bunu kabul etmiyoruz. Türk Tabipler Birliği'nin bu olayların üzerine gitmesini istiyoruz" dedi.

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen kongreye CHP Milletvekillerinin yanı sırda KESK Genel Başkanı Lami Özgen de katıldı.
Teşekkürler